Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

köşe bucak

  • 1 köşe bucak

    Ecke f, Winkel m; (\köşe bucak kaçmak) sich in einen Winkel verkriechen
    evin köşesini bucağını aramak jeden Winkel im Haus absuchen, jede Ecke im Haus absuchen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > köşe bucak

  • 2 köşe bucak

    озвонч. -ğı
    уголки́, закоу́лки

    köşe bucak aradım, ama bulamadım — я обыска́л все углы́ и закоу́лки, но не смог найти́

    köşe bucak kaçmak — от всего́ и от всех отстрани́ться, уедини́ться

    Türkçe-rusça sözlük > köşe bucak

  • 3 köşe bucak

    every nook and cranny

    İngilizce Sözlük Türkçe > köşe bucak

  • 4 köşe bucak aramak

    v. scour

    Turkish-English dictionary > köşe bucak aramak

  • 5 araziyi köşe bucak aramak

    v. quarter

    Turkish-English dictionary > araziyi köşe bucak aramak

  • 6 köşe

    köşe Ecke f; Eck-;
    köşe başı Straßenecke f;
    köşe başı bakkalı fam (der) Laden um die Ecke;
    köşe(de) bucak(ta) alle Winkel; an allen Ecken und Enden;
    köşe kadısı Träumer m, -in f; Einzelgänger m, -in f;
    köşekapmaca Kinderspiel Bäumchen wechseln;
    köşeyi dönmek um die Ecke biegen; fig fam schnell zu etwas kommen;
    dört köşe Viereck n

    Türkçe-Almanca sözlük > köşe

  • 7 bucak

    bucak <- ğı> s
    1) Winkel m; ( köşe) Ecke f
    cehennemin bucağı ( fam) am Arsch der Welt
    2) admin Unterbezirk m

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bucak

  • 8 bucak

    1. أوب [أَوْب]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    2. توجه [تَوَجُّه]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    3. جانب [جانِب]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    4. جانح [جانِح]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    5. جنب [جَنْب]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    6. صدد [صَدَد]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    7. صفح [صَفْح]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    8. صوب [صَوْب]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    9. متجه [مُتَّجَه]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    10. ناحية [ناحِيَة]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    11. نحو [نَحْو]
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    12. وجه [وَجْه]
    Anlamı: kenar, köşe, yer

    Türkçe-Arapça Sözlük > bucak

  • 9 köşe

    "1. corner. 2. out-of-the-way place, secluded spot, nook. - başı 1. street corner. 2. corner, situated at a corner. - bucak every nook and cranny. -sine/-ye çekilmek to live a quiet, simple life; to withdraw from the center of the stage; to withdraw from public life. -yi dönmek to make good, get where one wants to be in life, attain the (socioeconomic) status one has wished to achieve. - kadısı person who hates to be inconvenienced, person who loves his comforts. - kapmaca children´s game puss in the corner. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > köşe

  • 10 καταζητώ

    köşe bucak aramak

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > καταζητώ

  • 11 quarter

    n. çeyrek, dörtte birlik bölüm, onbeş dakika, yirmibeş sent, köşe, yer, bölge, mahalle, makam, bağışlama, kaynak (haber), canını bağışlama, aman, dördün, yarımay, ağırlık ölçüsü (amer. 11.34 kg), ölçek (2908 hl.)
    ————————
    v. dörde bölmek, dört parçaya bölmek, yerleştirmek, geceletmek, konaklatmak, asker yerleştirmek, araziyi köşe bucak aramak (köpek)
    * * *
    1. dörde böl (v.) 2. çeyrek (n.)
    * * *
    ['kwo:tə] 1. noun
    1) (one of four equal parts of something which together form the whole (amount) of the thing: There are four of us, so we'll cut the cake into quarters; It's (a) quarter past / (American) after four; In the first quarter of the year his firm made a profit; The shop is about a quarter of a mile away; an hour and a quarter; two and a quarter hours.) dörtte bir, çeyrek
    2) (in the United States and Canada, (a coin worth) twenty-five cents, the fourth part of a dollar.) çeyrek, 25 sent
    3) (a district or part of a town especially where a particular group of people live: He lives in the Polish quarter of the town.) bölge, semt, mahalle
    4) (a direction: People were coming at me from all quarters.) yön, taraf
    5) (mercy shown to an enemy.) merhamet, insaf
    6) (the leg of a usually large animal, or a joint of meat which includes a leg: a quarter of beef; a bull's hindquarters.) bacak
    7) (the shape of the moon at the end of the first and third weeks of its cycle; the first or fourth week of the cycle itself.) yarım ay, dördün
    8) (one of four equal periods of play in some games.) oyunun dörtte biri
    9) (a period of study at a college etc usually 10 to 12 weeks in length.) çeyrek öğretim yılı
    2. verb
    1) (to cut into four equal parts: We'll quarter the cake and then we'll all have an equal share.) dört eşit parçaya bölmek
    2) (to divide by four: If we each do the work at the same time, we could quarter the time it would take to finish the job.) dörde bölmek
    3) (to give (especially a soldier) somewhere to stay: The soldiers were quartered all over the town.) yerleştirmek, konaklatmak
    3. adverb
    (once every three months: We pay our electricity bill quarterly.) üç aylık, üç ayda bir
    4. noun
    (a magazine etc which is published once every three months.) üç ayda bir çıkan yayın
    - quarter-deck
    - quarter-final
    - quarter-finalist
    - quartermaster
    - at close quarters

    English-Turkish dictionary > quarter

  • 12 every nook and cranny

    (everywhere: They searched in every nook and cranny.) köşe bucak

    English-Turkish dictionary > every nook and cranny

  • 13 scour

    v. ovmak, ovarak temizlemek, bol suyla yıkamak, fırçalamak, koşmak, koşuşturmak, acele etmek, köşe bucak aramak
    * * *
    tara
    * * *
    I verb
    (to clean by hard rubbing.) ovarak temizlemek
    II verb
    (to make a thorough search of: They scoured the woods for the child.) iyice aramak, didik didik etmek

    English-Turkish dictionary > scour

  • 14 durchstöbern

    durch|stöbern*
    1. vt köşe bucak aramak
    2. vt ( fam) ( durchsuchen) aramak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > durchstöbern

  • 15 Stöbern

    araştırmak
    köşe bucak aramak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Stöbern

  • 16 закоулок

    köşe
    * * *
    м
    2) bucak (-ğı)

    обыска́ть все закоу́лки — köşeyi bucağı aramak

    Русско-турецкий словарь > закоулок

  • 17 corner

    adj. köşe, köşede olan
    ————————
    n. köşe, açı, köşe atışı; ücra yer, kuytu, bölge, bucak, tekel oluşturma
    ————————
    v. köşeye sıkıştırmak, kıstırmak; köşe oluşturmak; köşe dönmek; virajı almak; ele geçirmek
    * * *
    1. köşe 2. köşeye kıstır (v.) 3. köşe (n.)
    * * *
    ['ko:nə] 1. noun
    1) (a point where two lines, walls, roads etc meet: the corners of a cube; the corner of the street.) köşe
    2) (a place, usually a small quiet place: a secluded corner.) sakin bir yer
    3) (in football, a free kick from the corner of the field: We've been awarded a corner.) korner, köşe vuruşu
    2. verb
    1) (to force (a person or animal) into a place from which it is difficult to escape: The thief was cornered in an alley.) köşeye sıkıştırmak
    2) (to turn a corner: He cornered on only three wheels; This car corners very well.) köşeyi dönmek
    - cut corners
    - turn the corner

    English-Turkish dictionary > corner

  • 18 جانب

    I
    جانَبَ
    1. eklenmek
    2. kaçınmak
    Anlamı: imtina etmek
    II
    جانِب
    1. nahiye
    Anlamı: bucak
    2. kenar
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    3. taraf
    4. yan
    Anlamı: ön, arka, alt ve üstün dışında kalan bölüm
    5. kıran
    Anlamı: kıyı, uç, kenar, çevre
    6. cihet
    Anlamı: yön, taraf, yan
    7. bucak
    Anlamı: kenar, köşe, yer

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > جانب

  • 19 جانح

    جانِح
    1. nahiye
    Anlamı: bucak
    2. kenar
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    3. yan
    Anlamı: ön, arka, alt ve üstün dışında kalan bölüm
    4. cihet
    Anlamı: yön, taraf, yan
    5. bucak
    Anlamı: kenar, köşe, yer

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > جانح

  • 20 جنب

    I
    جَنَبَ
    tardetmek
    II
    جَنْب
    1. nahiye
    Anlamı: bucak
    2. kenar
    Anlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı
    3. taraf
    4. yan
    Anlamı: ön, arka, alt ve üstün dışında kalan bölüm
    5. kıran
    Anlamı: kıyı, uç, kenar, çevre
    6. bucak
    Anlamı: kenar, köşe, yer
    7. böğür
    8. cihet
    Anlamı: yön, taraf, yan
    9. bel

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > جنب

См. также в других словарях:

  • köşe bucak kaçmak (veya saklanmak) — kimseye görünmek istememek Anası köşe bucak kaçıyor, tenha bir yer buldukça hıçkırıyordu. R. Enis …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köşe bucak — is., ğı Göze çarpmayan yer Doktorun hanımı da Nadir Hanım a evin köşesini bucağını göstermeye başladı. M. Ş. Esendal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bucak — is., ğı 1) Kenar, köşe, yer Bunlardan sonra köşede, bucakta, kendi âleminde yaşayan Türkler vardı. Y. K. Beyatlı 2) esk. İlçelerin, bir müdürle yönetilen bölümlerinden her biri, nahiye Birleşik Sözler bucak bucak dip bucak dört bucak kıyı bucak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köşe — is., Far. gūşe 1) Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye Kutunun sivri köşesi. 2) İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı. P. Safa 3) İki sokağın veya caddenin… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • buçak — (buçağ) köşe, kenare; bu an, bu vakit; inziva; kyard …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dünyanın kaç bucak (veya köşe) olduğunu göstermek (veya anlamak) — dünyada ne gibi güçlükler olduğunu bildirmek (veya anlamak), insanın başına neler gelebileceğini öğretmek veya öğrenmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • buluñ — köşe, bucak, zavlye II, 371 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • bük — köşe, bucak, I, 333 tomurcuk. I, 233 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • Cytorus (ancient settlement) — Gideros Bay Cytorus (Greek Κύτωρος, Kytoros;[1] also Cytorum, Κύτωρον, Kytoron) was a settlement on the northern coast of Asia Minor. Mentioned by Homer, Cytorus survives in the name of Gideros, which is both a bay of the Black Sea and the… …   Wikipedia

  • tun — is., hlk., Far. tūn Gizli yer, köşe bucak Birleşik Sözler tun tun Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tundan tuna atmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KOY — Küçük körfez. Karanın içine girmiş, rüzgârdan saklı deniz parçası. Deniz koyuna benzer, çevresi mahfuz yer. Köşe, bucak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»